Newroz Pîroz Be! Newroz’un İsyanı ile Mücadeleyi Büyütelim!

Newroz Pîroz Be! Newroz’un İsyanı ile Mücadeleyi Büyütelim!

“Türk devletinin karşısında elli yıldır savaşan bir güç var. Kürdistan coğrafyasını karış karış bilen, tecrübeli ve donanımlı gerilla gücüyle baş etmek sanıldığı kadar kolay değildir. Kürt hareketi, gelişmeleri iyi okumakta ve faşizmin ataklarına karşı hazırlıksız kalmamaktadır.”

23 Mart 2024

Newroz; ateşin ve isyanın sembolüdür. Gücü elinde tutan muktedirler, sahip oldukları gücün sonsuz olduğunu sanarak zalimliklerine devam etmişlerdir. Ellerindeki güçle yoksulları ezerek iktidarlarını sürmek istemişlerse de her krallık, imparatorluk ve devlet, halkın gücüyle er ya da geç yerle bir edilmiştir.

Zalim Dehag da bundan 4.350 yıl önce sahip olduğu krallığı kafasına inen bir balyoz darbesiyle kaybetmiştir. Efsane odur ki, Tanrı Zervan’ın iki oğlu vardır. Bunlardan Hürmüz, bereket ve iyiliği temsil ederken; oğlu Ehriman ise kötülüğü temsil etmektedir. Ehriman içindeki kötülüğü Kral Dehag’ın beynine boca eder. Dönemin bilgin ve doktorları Dehag’ın iyileşmesi ve yaralarının kapanması için çocukların beyinlerinin çıkartılarak yaralara sürülmesi gerektiğini söylerler. Her gün annelerinden zorla alınan çocuklar öldürülür ve Dehag’a sunulur. Bu, yıllarca devam eder. Demirci Kawa da 17 çocuğunu kurban vermiştir. Sıra en küçük çocuğuna gelince, çocuğuyla birlikte saraya çıkar ve yanında getirdiği balyozla kralı kafasına vurarak öldürür. Böylece “kötülüğün alevi söner”. Kürtler, kitlesel olarak saraya yürür. Ve bundan 4.350 yıl önce 21 Mart günü başlayan bu isyan, özgürlüğün simgesi olarak bugüne taşınmış olur. Demirci Kawa çalışırken giydiği yeşil, sarı, kırmızı renkli elbisesi isyanın bayrağı, ateş ise isyanın simgesi olarak Kürt halkının elinde dalgalanmaya devam eder.

Kürtlerin halk olarak varlıkları 10. ve 12. yy. kadar gitmektedir. 1597 tarihli Şerefname ise Kürtlerin tarihini anlatan en önemli eserlerden biridir. Kürtler yaşadıkları coğrafyada kısa süreli de olsa Mervani ve Eyyubi adlı devletlerini kurmuş bir halktır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli bir nüfus teşkil eden Kürtler, I. Emperyalist Paylaşım Savaşı ile dağılan Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye kalan topraklar üzerinde kurulan TC devleti tarafından yok sayıldı. “Kurtuluş Savaşı” sonrası Lozan’da yeni Türk devletinin sınırları çizilirken, Kürdistan dört parçaya bölündü. Türkiye Kürdistanı topraklarının Türk devleti tarafından ilhak edilmesiyle başlayan inkar ve ardından gelen katliamlar yüz yıldır devam ediyor.

Yüz yıllık TC tarihinde, TC devletinin kuruluşuyla birlikte ulusal hakları için isyan eden ve son elli yıldır aralıksız bir mücadele veren Kürt ulusu, ödediği büyük bedellerle birlikte hayatın her alanındaki yeri artık tartışmasız bir şekilde kabul edilmektedir. Türk devleti de bu gerçeği istemeye istemeye kabul etmek zorunda kalmıştır.

Mücadele meşrudur ve haklıdır

Kürt ulusu ellik yıllık kesintisiz mücadelesiyle büyük başarılara imza attı. Verdiği mücadeleyle Kürt ulusu içinde devrim niteliğinde büyük dönüşümler sağladı. Örneğin Kürt kadını kazandığı bilinç ile belli sınırlar içine hapsolmuş hayatından sıyrılarak politik bir özne olmayı başardı. Politik mücadelenin her alanında büyük görevler alan bir kadın ordusu kurdu. Dağda, köyde, şehirde örgütlenen Kürt kadını politik arenada söz sahibi oldu. Demokratik alanda mücadelesi önemli kazanımlar sağladı.

Marksizm Leninizm Maoizm biliminden önemli oranda etkilenen Kürt ulusal özgürlük mücadelesi, Türkiye Kürdistanı’nda Kürt köylüsünü, emekçilerini, aydınları ve orta düzeyde toprak ağalarını örgütleyerek ulusal mücadelenin potasında birleştirmeyi başardı. Abdullah Öcalan’ın ABD emperyalistleri tarafından tutsak edilip faşist TC’ye teslim edilmesinden sonra paradigma değişikliğine giden hareket coğrafyamızda dinamik ve önemli bir devrimci güç olarak mücadelesini sürdürmektedir.

Bu mücadele ülke dışında da büyük bir güç olarak tanınıp kabul edilir bir güç oldu. Uluslararası alanda yürüttüğü diplomatik çalışmalarla yer yer TC devletini köşeye sıkıştırmasını bildi. Basın yayın alanında yarattığı değerlerle ulusal bilincin gelişmesinde büyük dönüşümler sağladı. Bu başarısına, Kürt tarihinin yazılı hale getirilmesi, Kürt sanat ve edebiyatının ilerletip kurumsal bir düzeye getirilmesini de ekledi.

Tüm bunlar elbette TC devletini rahatsız etti. Saldırması bundandır. Türk devleti ve son 22 yıldır da AKP eliyle yürütülen ırkçı politikayla “tek devlet, tek bayrak, tek millet, tek dil ve tek din” palavrası tutmadıkça daha da saldırganlaştı.

Türk devleti arada bir “terörü bitirdik” propagandasını yineleyip dursa da bu sadece boş bir laftan ibarettir. Devlet şimdi de Kürt mücadelesine yönelik kontrgerilla saldırılarında kullandığı Hizbullah artıklarını HÜDAPAR adında örgütleyerek, Kürt ulusal mücadelesine “alternatif” olarak örgütleme ve destekleme yönelimi içindedir.

Yaklaşan 31 Mart yerel seçimleri

Türkiye’de tüm burjuva partileri, Kürt halkını sadece seçimden seçime hatırlıyor. Genel ya da yerel seçimler olsun bu gerçek hiç değişmiyor. Seçimler bittikten sonra Kürtleri hatırlayan olmuyor. Anadilde eğitim, kayyımlara ya da siyaset yasağına karşı çıkma kimsenin aklına gelmiyor.

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde ve önümüzdeki süreçte yapılacak 31 Mart yerel seçimler için Kürtler yine gündemden düşmedi. AKP, başta olmak üzere tüm faşist ve gerici burjuva partileri sabah akşam Kürtleri hatırlar oldu. Azılı faşist Bahçeli bile bazen ağzından kaçırıp ”Kürt kardeşlerimiz” diyor. Tüm bunların ortak paydası, kim Kürt oylarını daha fazla alabilirim yaklaşımıdır.

Kürt halkı içinde dini duygulardan ileri gelen bir tutumla AKP’ye belli bir oy gitse de diğer partilere fazla sıcak bakmadıkları bilinmektedir. Kürt halkı esas olarak kendi gücünü kendi kurduğu partilerin potasında toplamış bulunuyor. Tüm baskı ve yasaklamalara rağmen bu gerçek son 30 yıldır değişmiyor.

Yerel seçimlerde DEM Parti, tüm zorluklara ve kısıtlı imkanlara rağmen önemli sayıda belediye başkanı adayla seçime girmiş bulunuyor. Türkiye Kürdistanı şehirlerinde yerel seçim yarışı AKP ile DEM Parti arasında geçecektir. AKP’nin seçim öncesi “Kazansalar da belediyeleri ellerinden alacağız” tehdidine rağmen Kürt halkı kendi belediyelerine sahip çıkmaya kararlıdır.

Newroz’un isyanıyla ayağa kalk!

Baharın müjdesi olan Mart ayı ile ısınan toplumsal mücadelenin bu coşkusu, seçim sonrasında 1 Mayıs alanlarında yansıyacaktır. Birleşik Mücadele Güçleri’nin başlattıkları “Ayağa Kalk” hamlesinin bir sac ayağı da kuşkusuz ki, 1 Mayıs hazırlıkları olacaktır. 1 Mayıs, tüm alanlarda devrimci gücün kendisini gösterdiği bir fırsat olmalıdır.

AKP iktidarı kazansa da kaybetse de başta Kürt halkı olmak üzere toplumsal devrimci güçlere saldıracaktır. Yanına aldığı MHP ile her kesime gözdağı vermeye devam ediyor. İstedikleri yasaları meclisten geçiren iktidar güçleri, yerel seçim sonrası bu saldırılarını daha da büyüteceklerdir. Ekonomik kriz, Nisan ayıyla birlikte daha da büyüyecektir. Seçim yatırımı olarak emeklilere verilen “zam”, asgari ücretin yükseltilmesi, tüm bu alanlara yapılan ek zamların bütçeye büyük bir yük getirdiği biliniyor. Bütçe açığının giderek büyüdüğü, Türk lirasının değer üstüne değer kaybettiği bu şartlarda, iktidarın ekonomik krizi bir nebze de olsa ötelemesinin yolu yeni zamlardan geçiyor.

İşsizliğin çığ gibi büyüdüğü, geçim zorluğu, yoksulluk, açlık vb. halkta büyük bir öfkenin büyümesini de birlikte getirmektedir. AKP iktidarı da bunu biliyor. Hatta yeni bir Gezi ihtimali iktidarı daha da korkutuyor. AKP iktidarı, seçim sonrası yeni bir ırkçı dalgayla toplumu ünlü sloganı “tek devlet, tek bayrak, tek millet, tek dil ve tek din” etrafında birleştirerek zaman kazanmak istiyor. Daha şimdiden sınır ötesi operasyon yapacağını ilan eden R.T.Erdoğan, Irak’la yaptığı bir dizi görüşmeden olumlu bir sinyal almış olacak ki, bu açıklamaları yapmakta bir sakınca görmüyor ve devam ediyor. Bu açıklamaların bir güç gösterisi tarafı varsa da, Türk devleti ilk defa bir sınır ötesi operasyon yapmış olmayacak. Onlarca kez yapılan sınır ötesi operasyonlarda istediği sonucu alamayan TC, muhtemel bir yeni operasyondan da istediği sonucu alamayacaktır.

Türk devletinin karşısında elli yıldır savaşan bir güç var. Kürdistan coğrafyasını karış karış bilen, tecrübeli ve donanımlı gerilla gücüyle baş etmek sanıldığı kadar kolay değildir. Kürt hareketi, gelişmeleri iyi okumakta ve faşizmin ataklarına karşı hazırlıksız kalmamaktadır. Örneğin Ocak ayında Irak Kürdistan’ında Medya Savunma Alanı Gare’de hazırlıksız yakalanan Türk ordusunun aldığı büyük darbe, iktidarın planlarını yerle bir etmiştir.

Bahsini ettiğimiz bu saldırılara karşı devrimci hareket bir bütün olarak bu süreci iyi tahlil etmelidir. Bu, aynı zamanda bir hazırlık demektir. Güçlerini gelişmelere göre konumlandırmalıdır. Sınır ötesi operasyona karşı durmak bir bütün olarak ittifak güçlerinin de sorumluluğundadır.